8 Mayıs 2008 Perşembe

Bahçe-şehir hareketi


   Garden City, hem bir kentten kopma-kentli kalma, hem de sosyal ütopya projesidir.
Şehrin kaosundan kaçmak , Sümerlilere kadar geçmişi uzatılabilen, ve ilk kuramsallaştırılması Alberti’ye dayanan(ki 20.yy’a icat edilebilecek bir şeyi bırakmadığını varsayar Alberti’nin Mumford), ve hele ki insanları önceden “havası özgürleştiren” kentlerde öldüren ‘ Veba sonrasında periyodik olarak gözlemlenebilen’ (Mumford, 1961) bir istenç olsa da,çoğunlukla bu zenginlere ve köylülere özgü olmaktan kurtulamamıştır. Çünkü şehirler hiç bir zaman kendi yapılarını saçamamışlardır toplu taşımanın ve otomobilin olmadığı bir dünyada.
Aslında Bahçeşehir hareketinin 19. Yy’da çıkması tesadüf değildir. Şehir hiç aralıksız- nefes bile aldıramayan yoğunlukta büyür, fiziksel koşulların hiç de iç açıcı olmadığı, temel sıhhi ihtiyaçların halkın çoğuna sağlanamadığı, pus ve kömürün hakimiyetindeki aşırı yoğun, Dickens’ın karamsar anlatımıyla tariflenebilen endüstriyel kentin içerisinde insanlar, yaşam beklentileri hiç de uzun olmadan çalışmakta, yaşamakta ve üretmektedirler. Kır ise aynıdır ve hep aynı kalarak insanlara içlerindeki en temel özlemleri karşılayacağını hatırlatan bir anne rolüyle, şehri sarmalar, hep bir özlem nesnesi, kaçış adresidir. Şehir, insanı blasé durumuna sokar, özneyi sorgulatır ve bireyi kalabalığın içerisinde sonuna dek yalnız hissettirrken de bu çağrıya kulak asmamak  temelde zordur.  
Bu duruma tepki koyan ve şehire tavır alan ilk  oluşumlar ütopyacı sosyalistler ve fabrika şehirleri örnekleridir. Fakat bunlar şehre tepki olarak gelişmişlerdir, bahçe şehir ise, tercih olarak gelişmiştir.

Ama şehirli insan şehre kaçarsa şehir çözülür, üretim ihtimali ortadan kalkar. Bu nedenle çalışma hayatı ile ev yaşamı ayrılsa bile fazla uzakta kalmamalıdır kentten.  “İdeal olarak organik olarak bütünleşmiş mahallelerin kopyalanmasıyla gelişmelidir şehir (...), mahalle; çalışma alanları, evler ve ticari alanların stratejik olarak sağlık, uygunluk ve insan ruhunun ödülü için tasarlandığı bir yer olmalıdır ve kentsel sınırın dışındaki alanlar, yerel tüketim için kırsal durumda ya da ideal olarak tarım arazisi olarak bırakılmalıdır. “ (Kunstler, 2002)

Temel olarak Bahçe Şehir, kentin sorunlarına karşı tavır geliştiren sosyal, şehirler karşısında ve şehirleşme bakımından kentsel,  kendi iç yapısına dair ise örgütsel bakış açılarına sahiptir. Bu bakış açıları Howard’ın ideal diyagramlarında harmanlanmışken, daha ilk uygulamasında bile Unwin tarafından hükümetin savaş sonrası geri dönen askerlerin çıkartabileceği bir isyandan korkarak sistem eksikleştirilir. (Hall, 1998 s.704)

Tam manasıyla Howard’ın arzuladığı  bir ucunda şehir, diğer ucunda kır ve üçüncüsünde ise kır-kent in yer aldığı üç mıknatısı ile tarif edilen, şehrin sosyal cazibesini kırın doğası ile harmanlayan kır kent modelidir. Merkezde bir şehir, etrafında birbirinden kopuk büyümeleri sınırlı parça-yerleşmelerin yer aldığı bir model önerir Howard, Büyümenin sınırlanması, sur içerisindeki ortaçağ modellerine öykünme değildir, aslında büyümeye açık, ama büyümeyi büyümeye kapalı yerleşimlerle gerçekleştiren bir sistemdir, bir nevi büyümenin atom ve moleküllerini kuran

Bahçeşehir modeli kurulurken, merkeze yerleştirilen şehir 60.000 kişilik bir kenttir. Bunun o ölçekten çok daha büyük kentlere yansıması kent çeperinde, kent ile arasında boşluk bulunan ve toplu taşıma ya da otomobille kolaylıkla ulaşım sağlayabilecek uydu kentler olur.Howard, devlet ve yönetimsel sosyalime karşı çıkıp, devletin müdahale etmeyeceğine inanarak kooperatif faaliyet ile yapılabilecek halde geliştirmiştir bahçeşehirlerini, sistemlerine çok uğraşarak. (Hall, 1998-II, s.704)

Bahçeşehirler, dünyadaki farklı yorumlarında,  farklı öğelerin gözlemlenebildiği bir yapıda gelişmişlerdir. Genelde mekansal örgütlennme ön plana çıkartılmış ve bahçeşehir modeli en yaygın ve en soluk haliyle, Amerikan altkentleşmesinde görülebileceği üzere, bir “konut deposu” haline dönüştürülmüşlerdir. Hala daha kentlerimizde, anahtar kelimesi “kent içerisinde doğa” “kentten kaçmak” olan nice projeler yapılmaktadır. Tüm dünyayı, farklı modellere dönüşüp saran altkentleşmenin temelinde ise burada anlatmaya çalıştığım kadarıyla Ebenezer  Howard’ın Garden City- Bahçe Şehir’i yatar.

KAYNAKÇA

HALL Peter;(1998) Cities in Civilization: Culture, Innovation and Urban Order ,” The Utilitarian City: London 1825-1900” + MUMFORD Lewis;(1961) Tarih Boyunca Kentler, “Banliyö ve Ötesi” s.589 - KUNSTLER James Harward;(2002) The City in Mind  “London: Landscape as a cure for cities”EDWARDS Arthur M.;(1992)- The Garden City Past Present FutureGIEDION Sigfried, Space, Time and Architecture “City Planning in the Nineteenth Century”

Hiç yorum yok: