6 Mayıs 2008 Salı

Kolaj Şehir-Rowe (DRAFT)


Aldoux Huxley’in insanların da fordist üretim yöntemiyle üretildiği, anti ütopik bir gelecek öngörüsü olan  ‘Cesur Yeni Dünya’ romanının isminden yola çıkarak ‘Cesur Yeni Dünya’ ve ‘Cesur Eski Dünya’ olarak da adlandırdığı iki zıt imaj sunarak başlar Rowe.  Biri superstudio’nun,  nomadikleştikçe, şehirden  ve objelerden kurtuldukça özgürleşen, ama insanın dünya üzerindeki kontrol etme güdüsü ile ‘mutluluğa’ götüren bir imajdır.  (Ama bu ‘üstdüzey Restoran ve Lamborghini’nin köşe kenarında beklediğinden emin olmamız’la aslında tüm bu özgürleşmenin aslında seçim ve anlık bir kaçış olduğu izlenimini de ediniriz metinde)  Geleceğin formları gelecekte belirlenmelidir  ne ütopyanizm, ne tarihselcilik ne de ikisinin füzyonları tarafından. Bilakis bunlar geleceğe yönelik gelişimi engelleyici bir rol oynayabilirler. Bilim kurgu’nun yapıldıkça kendini doğrulamaktan öte,  olağanlaştığından ötürü öyle bir gelecekten çok hayali düzlemde kalması , dolayısı ile kendini yıkmasına dair örnekler verilebilir belki de buna.

Bu iki imaj üzerinden, ve zıtlıkları üzerinden ikili bir anlatım kurar. Biri prophecy yani kehanet’tir, ikincisi ise nostalji. Kehanetin varsayımları, nostaljnin kabulleri vardır. Biri hatıralar diğeri ise beklentiler üzerinden işler. Kehanetin olmadığı yerde umut, hafızanın var olmadığı yerde ise iletişim yoktur.  Ve gelenek ‘üzerinde çalışılabilen, eleştirip değiştirebileceğimiz’ bir zemindir. Sarkaç, iki kutup arasında sallanır. Radikaller ve muhafazakarlar, indirgemeci ütopyanizm ve kültürel relativizim, beklenti ve retrospektif... İdeal şehir, bu sarkacın salınımının ara noktalarında(in between), hem kehanet hem de hafızanın sahnesi olduğu müphem-gri-kırçıllı durumlarda yer alır. 

Bu durumları oluşturabilecek olanlar ise tabii ki tek bir şeyi bilen kirpiler yerine her şeyi bilen ve pek çok şeyi yapan tilkilerdir. Modernizm (ve aslında en belirgin örnek olarak kirpi kılığnda tilki Corbusier) , ev tasarımında tilkilik, kent tasarımında ise kirpilik örnekleri vermiştir. Bricoleur’lar ise, kirpilerdir, tarihle moderni yanyana getiren- aslında böylelikle kolaj kenti oluşturan.  Karşı köşede ise mühendis durur. 

Ütopyalar, her şeyin doğru- herkesin mutlu olmak zorunda olduğu yerlerdir, böyle şekillenmişlerdir.  Ama hoşgörüsüzlük, farklılıkların bastırılması ve de kendini değişme gibi gösteren durağanlıkla paketlenmiş olarak gelirler. Aslında ütopya, böyle bir reçete olmamalı, şiir olarak kendini göstermelidir.  Sarkaç bu sefer de metafor olan ütopya ile reçete olan ütopya arasında gidip gelmektedir. 

Kent de şiirdir, kent ne gelecektir, ne salt geçmiştir. Kent, bir sürecin ve bu süreçte üzerine yığılan taşların birikimidir, bir müzedir.  Kolaj şehir ise hiçbirini yadsımayan, ve her bir parçasının bir yandan kendi kimliğini koruduğu, bir yandan da bağlamına uyum sağladığı kent dokusunu oluşturur. 

(devam edecektir elbet)


Hiç yorum yok: